Yayınevi:
Sayfa Sayısı:
ISBN:
Baskı Yılı:
Satın Al
Kitap Konusu
Viktor E. Frankl İnsanın Anlam Arayışı Kitap 3 bölümden oluşuyor. İlk bölümde toplama kampındaki deneyimlerinden bahsediyor. Nazi kampında 3 yıl soykırıma maruz kaldıktan sonra, Auscwitz Toplama Kampına gönderilen Frankl, burda yaşadıklarını aktarıyor bize.
İkinci bölümde Üçüncü Viyana Okulu olarak da anılan logoterapi kuramını ve temellerini anlatırken, kuramın temel kavramlarından ve bunları uygularken yaşadığı bazı anektodlardan bahsediyor ve hayatın anlamının nasıl bulunabileceğini ve hayatın anlamının her insan için neden eşsiz olduğunu kuramı dahilinde anlatıyor.
Üçüncü bölümdeyse trajik iyimserlik tartışmasını “acı, suçluluk ve ölüm” üzerinden anlatıyor. Bu bölüm de ikinci bölümün devamı niteliğinde olmuş. Psikolojik açıdan ve çözüm odağı açısından nefis bir kitap.
Nazi zulmünü birebir yaşamış ,kamplarda yaşam mücadelesi verirken hem kendi hem diğer mahkumların yaşamlarının anlamını sorgulamış. Yazar hayata bakış açınızı, anların içinde değer nasıl değiştiğini, kötünün içinde iyiyi, insanların psikolojik travmalar karşısındaki tepkilerini, öldürmeyen acının güçlendirdiğini çok güzel özetlemiş
Kitap Özeti
Viktor E. Frankl İnsanın Anlam Arayışı Birinci kısımda toplama kampı deneyimlerini bizlere aktarıyor. İkinci kısımda ise logoterapiyi ana hatlarıyla ele alıyor. Son kısıma geldiğimizde 1984’de trajik iyimserlik lehine yazdığı yazılarla buluşuyoruz. Maalesef birinci kısımda insan psikolojisinin ne kadar zor şartlara katlanmak zorunda kalsa da çok dayanıklı ve sürekli umut dolu olduğunu görüyoruz. Bu kısımda psikolojideki af yanılsaması, regresyon gibi kavramlar insanın bir döngüye nasıl gireceğini bizlere gösteriyor.
İkinci kısımda İnsanın anlam arayışı, içgüdüsel itkilerin “ikincil bir ussallaştırması” değil, yaşamındaki temel bir güdüdür. Bu anlam, sadece kişinin kendisi tarafından bulunabilir oluşuyla ve böyle olması gereğiyle, eşsiz ve özel bir yapıdadır; ancak o zaman bu, kişinin kendi anlam istemini doyuran bir önem kazanabilmektedir. Bazı otoritelere göre anlamlar ve değerler, “savunma mekanizmalarından, tepki oluşumlarından ve yüceltmelerden öte bir şey değildir.” Ama bana göre, ben, sadece “savunma mekanizmalarım” uğruna yaşamak istemeyeceğim gibi, sadece “tepki oluşumlarım” uğruna ölmeye de hazır değilim. Öte yandan insan, kendi idealleri ve değerleri için yaşayabilme, hatta ölme yetisine sahiptir.
Noöjenik nevrozlar, itkilerle içgüdüler arasındaki çatışmalardan değil, daha çok varoluşsal sorunlardan kaynaklanmaktadır. Bu tür sorunlar arasında anlam isteminin engellenmesi büyük bir rol oynamaktadır. Noöjenik durumlarda uygun ve doğru terapinin genelde psikoterapi değil, logoterapi olduğu açıktır, yani özellikle insan boyutuna girme cesaretini gösteren bir terapidir.
Son kısımda ise bir bireyin anlam arayışı başarılı olduktan sonra bu onu mutlu kılmakla kalmaz, ona, acıyla başa çıkabilecek bir yeti de kazandırır. Peki kişinin umutsuz anlam arayışı boşa çıktığı zaman ne olur? Bu, öldürücü bir durumla sonuçlanabilir. Örneğin, esir kampları ya da toplama kampları gibi aşırı ortamlarda bazen meydana gelen olayları anımsayalım. Amerikalı askerler tarafından anlatıldığı kadarıyla, ilk durumda “vazgeçmek” dedikleri bir davranış yapısı kristalleşmiştir. Toplama kamplarındaki davranış ise, sabahın saat beşinde kalkıp işe gitmeyi reddeden, bunun yerine barakada sidik ve dışkıyla ıslanmış samanların üzerinde yatan tutukluların davranışıdır. Hiçbir şey ne uyarılar ne de tehditler bu insanların fikrini değiştiremiyordu. Bunun yerine, cep- lerinde sakladıkları bir sigarayı çıkarıp içmeye başlıyorlardı. Bunu gördüğümüz an, bu insanların kırk sekiz saat içinde öleceğini biliyorduk. Anlam yönelimi geri çekilmiş ve sonuç olarak anlık haz arayışı duruma egemen olmuştur.