Yayınevi:
Sayfa Sayısı:
ISBN:
Baskı Yılı:
Satın Al
Kitap Konusu
Gabor Mate Vücudunuz Hayır Diyorsa Duygusal stresin bedellerini şu ya da bu şekilde hepimiz hayatımızın bir noktasında yaşıyoruz fakat genel olarak yaşadığımız olumsuzluklara hep pozitif düşünme fikriyle bakıyor ve olayların hayatımıza katkılarına odaklanmayı çözüm olarak görüyoruz… Kitap bu bakışın cok doğru olmadığını ve biz “evet” desek de vücudumuzun bu bastırmaları, yok saymaları unutmadığını kendince tepki verdiğini söylüyor.
Kitap Özeti
Gabor Mate Vücudunuz Hayır Diyorsa “Stres asabi bir gerginlik değildir,” diye açıklıyor Selye. “Stres tepkimeleri, sinir sistemi olmayan tek hücreli hayvanlarda ve hatta bitkilerde bile olmaktadır. Hatta, derin anestezi altındaki baygın hastalarda ve vücut dışında üreyen hücre kültürlerinde dahi stres oluşabilmektedir. “3 Keza, tamamen ayık durumda olup, bilinçaltındaki duyguların kıskacında olan veya bedenlerinin tepkilerini hiç dinlemeyen insanlarda da stresin etkileri hayli yüksek olabilir. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde ve insanlara yönelik çalışmalarda gözler önüne serildiği üzere, stresin fizyolojisi davranışlarda gözle görülebilir etkiler yaratmadan ve sübjektif farkındalık olmaksızın da tetiklenebilmektedir. Peki öyleyse nedir bu stres? Selye kelimeyi günümüzdeki kullanım biçimiyle türeten ve Almanca, Fransızca ve İtalyanca dillerine sırasıyla der stress, le stress ve lo stress kelimelerinin nasıl girdiğini yapay bir gösterişle açıklayan stresi biyolojik bir süreç, sebebi ne olursa olsun ve sübjektif bir farkındalık bulunsun veya bulunmasın, vücutta meydana gelen çok çeşitli bir dizi olay olarak algılamaktaydı. Stres, organizma kendi varlığına veya esenliğine yönelik bir tehdit algıladığında meydana gelen görünür veya görünmez iç değişimlerden oluşmaktadır. Asabi gerginlik bir stres öğesi olmakla birlikte, gerginlik hissetmeden de stresli olunabilir. Öte yandan, fizyolojik stres mekanizmalarını harekete geçirmeden gerginlik hissetmek de mümkündür. Selye, deneylerinde gözlemlediği fiziksel değişikliklerin anlamını kavramaya yetecek bir kelime ararken, “yaygın lngilizcede ve özellikle de mühendislik alanında dirence karşı hareket eden bir kuvvetin etkilerini belirtmek için uzun zamandır kullanılmakta olan stres terimine rastlıyor.” Buna örnek olarak, gergin bir lastik bantta veya baskı altındaki bir çelik yayda ortaya çıkan değişimleri gösteriyor. Bu değişimler çıplak gözle görülebileceği gibi, yalnızca mikroskopla bakıldığında da gözlenebilir durumda olabilir. Selye’nin benzeşimleri önemli bir noktayı açığa çıkarıyor: Aşırı stres; bir organizmaya yönelik talepler, o organizmanın makul kapasitesini aştığında meydana gelir. Lastik bant kopar, yay deforme olur. Stres, yanıt olarak verilen iltihap veya yaralanma şeklindeki fiziksel zararla da ortaya çıkabilir. Duygusal travma veya sadece tahayyül seviyesinde kalsa bile, yalnızca travma tehdidiyle de tetiklenebilir. Fizyolojik stres yanıtları, tehdit bilinçdışında oldugunda veya kişi “iyi” strese kapıldığını düşündüğünde bile harekete geçebilir.
Meme kanseri hastaları sık sık, doktorlarının kendilerine birey olarak veya içerisinde yaşadıkları sosyal ve duygusal bağlama etkin bir ilgi göstermediğini belirtmektedir. Bunun altında yatan sanı, bu faktörlerin hastalığın kökenierinde veya tedavisinde önemli bir rol oynamadığı şeklindedir. Bu tavır dar bir şekilde tasarlanmış psikolojik araştırmalarla da desteklenmektedir. Hormonlar ile duygular arasında bir ayrım dayatılması yapay bir yaklaşımdır. Hormonların, habis tümörlerin aktif tetikleyicisi veya engelleyicisi olduğu tamamen doğru olmakla birlikte, hormonların faaliyetlerinin stresle hiçbir alakası olmadığını söylemek doğru olmaz. Nitekim, duyguların kansere sebebiyet verme yönünde biyolojik hareket yollarının başında hormonların etkisi gelmektedir. Bazı hormonlar örneğin östrojen tümörün büyümesini teşvik etmektedir. Diğer bazı hormonlar ise bağışıklık sisteminin habis hücreleri yok etme kapasitesini azaltarak kanser gelişimini artırmaktadır.
Kişisel eğilimlere bağlı olarak, astım krizleri alerjenlerden egzersize, soğuk havadan Aspirin gibi ilaçlara, ağlamaktan gülmeye, viral solunum enfeksiyonlanndan duygusal heyecaniara kadar her türlü etkenle tetiklenebilir. Astım, esaslı bir zihin beden bileşenine sahip olan Batı tıbbı tarafından da kabul edilen az sayıdaki hastalıktan biridir. tık baştaki tetikleyici her ne olursa olsun ister Aspirin, ister soğuk hava, ister kaygı kişinin astım hastalığına açık hale gelmesinde duygular başlıca rol oynar. Kronik duygusal sıkıntılar, bağışıklık sistemini hassas ve böylece tetikleyici faktörlerden bir veya birkaçma karşı aşın tepkisel hale getirir. Duyguların astım iltihaplanmasını bir başka etkileme yolu da hormonlar yoluyla olmaktadır. Glukokortikoid hormonlar en başta kortizol olmak üzere antienflamatuvar steroid hormonları beyindeki hipotalamik pitüiter sistemden gelen sinyaller üzerine böbreküstü bezleri tarafından salgılanır. Hasarlı bir HPA aksının azalmış kortizol salınımı iltihaba kapı açacaktır. Almanya’daki Trier Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, atopik dermatit (egzama, kaşmtılı alerjik deri döküntüleri) veya astım hastalığından muzdarip olduğu bilinen çocuklarda strese yanıt olarak üretilen kortizol seviyesinde düşüklük tespit edilmiştir. “Bir hikaye anlatmaları veya akıldan bir matematik hesabı yapmalan istendiğinde, bu çocukların tükürüklerindeki glukokortikoid oranının sağlıklı yaşıtlarına oranla daha düşük olduğu gözlenmektedir.” Nitekim, suni kortizol benzeri hormonlar astım tedavisinin çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Astımlı çocuklar ve yetişkinler üzerinde yapılan birçok çalışmada, hastalığın ağırlığı ile ilişkilerin tetiklediği duygusal durumlar arasında sağlam bir bağlantı olduğu belgelenmiştir.
UCLA Tıp Fakültesi’nde, psikiyatr F. I. Fawzy tarafından yapılan bir pilot çalışma, çok basit düzeyde psikolojik desteğin bile bir fark yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Deney ve kontrol gruplannın her birine, benzer derece melanom hastalığı olan otuz dört insan katılmıştır. “Fawzy’nin müdahalesi son derece asgariydi. Altı haftalık bir dönem boyunca, her biri bir buçuk saat süren yapılandınlmış altı grup seansı gerçekleştirildi. Bu grup toplantılarında melanom ve temel beslenme faaliyetleri konusunda eğitim; stres yönetme teknikleri; başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi; ve araştırma ekibi ve diğer grup üyelerinden psikolojik destek sunulmuştur.” Altı yıl sonra, psikolojik destek almamış olan gruptaki otuz dört hastadan onu ölmüş, üçünde de hastalık nüksetmiştir. Destek grubunda ise, otuz dört hastadan sadece üçü ölmüş, dördünde hastalık nüksetmiştir. Çalışmanın daha erken aşamalarında ise, destek grubundaki hastalar arasında gelişen bağışıklık fonksiyol’lu tespit edilmiştir.