Yayınevi:
Sayfa Sayısı:
ISBN:
Baskı Yılı:
Satın Al
Kitap İncelemesi
Dostoyevski Kumarbaz Dostoyevski’nin sembolleri büyük bir ustalıkla kullanıyor. ‘’Rulet’’ sembolü metnin ana sembollerinden biridir. Olaylar zaten en başından beri kurmaca Rouletenbourg şehrinde geçiyor. Bunun anlamını veya Dostoyevski’nin neden bu sembolü seçtiğini anlamak ise çok zor olmamalı, çünkü herkes bilir ki ‘’rulet’’ aynı zaman da hayatın ve kaderin sembolüdür. Rulet bir kişinin hayatını ortadan kaldırabilir, onu yok edebilir, iç huzurunu tamamen mahvedebilir, insanı birçok sıkıntı ile baş başa bırakabilir. Eğer ki şanslıysanız bir iki kere size kazanma duygusunu tatmanız için şans verir, ama unutmayın ki kumarda en son ‘’masa’’ kazanır. İnsanoğlu yine yenilir. Aynı zamanda ‘’rulet’’ sembolü ‘’şans’’ ile de yakından bağlantılıdır, ancak şans faktörü her zaman güvenilecek bir kaynak değildir.
Kumar olgusuyla birlikte öne çıkan bir başka konu da ‘miras’ konusu.. Hatta bu iki konunun başa baş gittiği bölümlerin sayısı az değil. Peki kumar ile mirası bir araya getiren, onları aynı mahallenin iki yakın arkadaşı yapan şey nedir? Cevaplaması zor bir soru değil. Üretmeden, kısa yoldan zengin olma sevdasıdır.
Kitapta güzelliğiyle ve ana karakter Aleksey İvanoviç ile ilişkisi üzerinde durulan bir isim var. Polina Aleksandrovna. Bu kitap tam otobiyografik diyemesek de o minvalde sayılabilecek bir roman, çünkü ”Polina Suslova”, Dostoyevski’nin başarısız aşk girişimi sonucunda takıntılı olarak zihninden kazıyamadığı bir isim. Polina gerçekte bir mujik (Rus köylüsü) kızı. Polina Suslova, Dostoyevski’den 16 yaş küçüktür, birlikte bir aşk ilişkisi yaşamaya yeltenirler fakat zaman geçtikçe birçok şey değişir. Ne var ki Dostoyevski Polina’nın aklındaki gibi biri değildir. Suslova’nın yanında çirkin kalır. Borçlardan bunalmış bir haldedir. Sara hastası bir adamdır. Kuşkucu herifin tekidir Suslova’ya göre. Suslova, bütün varlığını ona teslim etmek isterken Dostoyevski ona teslim olur.
Burada bahsi geçen ahlak kuralları, ilk anda akla gelen ahlak kurallarından biraz farklı. Bu kavram daha çok çoğunluğun kabul ettiği ve çoğunluk kabul ettiği için ‘doğrusu budur’ şeklinde düşünülen geniş bir çerçevede ele alınmış. Kitabın ilk bölümlerinde Rothschild ailesine atıfta bulunularak bir döngüden bahsediliyor. Bu döngüye göre ailenin ilk nesli çeşitli ahlak kuralları etkisi altında öküzler gibi çalışıp birikim yapmaya başlıyor. Bu birikim, 4-5 kuşak sonra devasa bir servete dönüşüyor. Yani birikimi başlatan kişinin 4. kuşaktan torunu bir servet üzerine oturuyor. Aleksey bu durumu uzun bir tiradla eleştiriyor ve 4.kuşak torunun faydalanacağı bir birikim yerine ‘kazandığını yemek’ üzerine kurulu bir hayatı savunuyor ki onun bu felsefesini kendi hayatında da uyguladığını görebiliyoruz.