Yayınevi:
Sayfa Sayısı:
ISBN:
Baskı Yılı:
Satın Al
Kitap Konusu
Matt Haig Gece Yarısı Kütüphanesi Kadın karakterimiz Nora Seed, hayatından nefret ediyor. Tüm yaşamı resmen pişmanlıklar kuyusu. Yapmadığı, son anda vazgeçtiği bir çok karar yüzünden yalnız kaldığını, kimsenin ona ihtiyacı olmadığını hatta onsuz daha iyi olacaklarını düşünüyor. Aynı gece intihar ediyor ve ölmek yerine kendisini gece yarısı kütüphanesi diye tuhaf bir yerde buluyor. Nora, yaşam ve ölüm arasındaki ince çizgi olan araf boyutuna sıkışıp kalmışken, tüm hayatını emen pişmanlıklarını yeniden yaşama şansı buluyor.
Kitap Özeti
Matt Haig Gece Yarısı Kütüphanesi Nora’nın sorunlarının en büyük kaynağı geçmişi gibi görünüyor olsa da o zamanlara baktığınızda umut vaat eden küçük bir kızdı. Şimdilerde ise o çok iyi yüzen, başarılı bir müzik grubu olan ve felsefe bitiren kızdan eser kalmamıştı. Çeşitli alanlarda olan potansiyelini bir sürü yanlış tercihle heba ettiğini düşünmeye başlamış, üstüne üstlük kedisi yeni ölmüş ve işinden de kovulmuştu. Yaşamak için bir sebep düşünmeye çalışmış ama umutsuzluk her yanını sarmıştı.. Nora, işte tam bu düşüncelerle kendisini öldürmeye karar veriyor ama asıl hikaye ise bundan sonra başlıyordu.
Nora, ebeveynleri tarafından onaylanma, sevgi ihtiyacı ile yanıp tutuşmuş, ailesine, yakın çevresine kendini ispatlayamamış, hayatı ile ilgili yaptığı tercihlerde dikiş tutturamamış, bunlardan ötürü ağır bir suçluluk duygusu ve pişmanlıklar yaşayan depresyona, intihara meyilli bir kişilik. Bir gece kedisinin de ölümü üzerine derin bir acı, üzüntü ile hayatın anlamsız ve boş olduğu düşüncesi ile ilaç içip ölmek istiyor. Zaten asıl olaylarda bu intihar girişimi ile başlıyor. kendini bir kütüphanenin içinde buluyor ve paralel evrenler, yaşamlar olduğunu keşfederek, hayatı ile ilgili farklı seçimler yapmış olsa paralel evrenlerde nasıl bir hayatı olurdu bunları deneyimlemeye başlıyor. Yaşadığı birçok deneyimden sonra anlıyor ki, acı, umutsuzluk, hüzün, hayal kırıklıkları, zorluklar, yalnızlık her daim var ve olacak. Önemli olan bunun üstesinden gelmeyi başarabilmek ve bu duygularla hayata tutunmak.
Kitap boyunca Nora, gerek felsefi, gerekse bilimsel olarak bunu, yaşadığı gerçekliği sorguluyor. Kendine yaşamda bir yer arıyor ve hangi hayatını yaşamak istediğini seçmeye çalışıyor. Bu süreçte neredeyse deneyimlemediği hayatı kalmıyor ama her hayatında o kadar fazla olasılık var ki aslında sonsuz hayat yaşayabileceğini görüyor.
Seçimleri değiştikçe hayatının değiştiğini hatta çevresindeki insanların başka başka hayatlar yaşadığını görmekle birlikte bu deneyimlerde baş karakterimiz kendini kendisi gibi hissetmediğini fark ediyor. Çünkü onlar onun seçimleri ile oluşmuş hayatlar olmuyor, başka bir evrende başka bir Nora’nın hayatına izinsizce girmiş ve rol yapmış oluyor ve bundan aslında kitap boyunca rahatsızlık duyuyor.
Düşündüğü bütün hayatlarda nefret ettiği şeylerle karşılaşınca en iyi hayat diye bir şey olmadığını düşünüyor. Ve sevdiği felsefecilerden alıntılar yaparak kendini öldürmeyi düşündüğü hayatta aslında gayet mutlu olduğu farkına varır ve geleceğini sadece kendi düzeltebileceğini anlar.