Yayınevi:
Sayfa Sayısı:
ISBN:
Baskı Yılı:
Satın Al
Kitap Konusu
Kathleen Sears Mitoloji 101 Klasik Yunan ve Roma mitolojisi, günümüz dünyasının temelini atmaktadır. Mitoloji dünyası, İnsanlığın yüzyıllarca süren, evrenin yaratılışındaki anlam arayışını efsaneler ve gerçeklerin harmanlanması ile anlatır. Başlangıç için ideal olabilir. Hiçbir bilginiz yoksa ufak ufak bilgi sahibi olabilir ve içindeki tanrı ve tanrıçaları merak edebilirsiniz.
Kitapta bir bölümde birkaç sayfada Olimpos Tanrılarını anlatıyor kısaca, sonrasında bu Tanrıları teker teker farklı bölümlerde anlatıyor. Böyle olunca kronolojik ve hikayeleştirilmiş bir anlatımdan ziyade konular alt başlıklara ayrılıp farklı konular arasında zikzaklar çizerek anlatılmış birçok şey. Bir konu ya da olayla ilgili bilgileri başka alt başlıklardan edinebiliyorsunuz.
Kitap Özeti
Kathleen Sears Mitoloji 101 Hesiodos diğer bir önemli Yunan ozandır. Çoğunlukla Yunan didaktik şiirinin babası olarak bilinen Hesiodos muhtemelen Homeros’tan sonra yaşadı. Homeros’un kah ramanlık öykülerini ve önemli olayları işleyen epik şiirinin aksine didaktik şiir maneviyat dersi vermek için öyküler anlatır. Homeros gibi Hesiodos da gizemlidir ama uzmanlar onun yaşamı hakkında biraz daha fazla bilgiye sahiptir. MÖ 700’de Yunanistan’ın merkezindeki Askra kentinde yaşadığı varsayılıyor. Şiirlerine bakılınca gençliğinde koyun güttüğü, babası öldükten sonra çiftçiliğe başladığı ortaya çıkıyor. Fakir olmasına karşın Hesiodos tipik bir köylü değildi. Yine de yapıtları zor bir yaşam süren bir çiftçinin bakış açısını yansıtıyor. Genç Hesiodos koyunlarını güderken bir gün müzlerle yani edebiyat ve sanat tanrıçalarıyla karşılaşıyor. Tanrıçalar sisler içinden ortaya çıkıyor ve ona bir ozan asası ile ozan sesi bahşediyorlar. Sonra da ona bu armağanları tanrıların sözlerini yaymak için kullanmasını söylüyorlar. Hesiodos söyleneni yapıyor, hatta şiir yarışmalarına bile katılıyor. Bu esrarengiz ziyaret onun ünlü Tanrıların Doğuşu ve işler ve Günler ile daha az bilinen birçok yapıtı kaleme almasına yol açıyor. Homeres konusunda olduğu gibi uzmanlar Hesiodos’un tüm yapıtlarını kendi başına yazıp yazmadığını sorguluyor. Öte yandan genel kanı Hesiodos’un gerçekten yaşadığı ve Tanrıların Doğuşu ile işler ve Günler’in büyük bölümünü kendisinin yazdığı yolunda. Bu yapıtların yalnızca bir bölümünün daha sonra başka ozanlar tarafı ndan yazıldığı düşünülüyor. Tanrının Doğuşu müzlerin isteği doğrultusunda tanrıların tarihçesini anlatıyor. Bu şiir yaradılıştan başlayarak tanrıların ve tanrıçaların öykülerinin temelini oluşturuyor. Tanrıların Doğuşu evrenin, tanrı ların ve dünyanın oluşumunu açıklıyor. Yaklaşık 800 dizeden oluşan işler ve Günler Hesiodos ile erkek kardeşi Perses’in babalarından kalan araziyle ilgili tartışmalarını yansıtıyor. işler ve Günler iki kardeşin bu konudaki tartışmalarını konu alan öykü ve söylencelerle doludur.
ÜÇ ERKEK KARDEŞ, ÜÇ EGEMENLiK
Kronos alt edildikten sonra üç oğlu Zeus, Poseidon ve Hades toprakları paylaştılar (Adil olmak için aralarında kura çektiler). Söz konusu topraklar gökyüzü, denizler ve ölüler ülkesiydi. Olympos Dağı tüm tanrılara ait olacak, hiçbirinin denetiminde bulunmayacaktı. Kurada Zeus gökyüzünü çekti, böylece hem tanrıların hem de gökyüzünün hakimi oldu. Zeus çoğunlukla başında bir miğfer, elinde yıldırım ve göğsünde bir kalkanla resmedilir. Genellikle yanında gücünü temsil eden bir kartal bulunur. Poseidon’a kura çekiminde denizler düştü. Mitolojide Poseidon çoğunlukla denizde kopan korkunç fırtınalar ve depremlerle ilintili olarak acımasız bir tanrı şeklinde canlandırılır. Uzun boylu, gür ve uzun sakallıdır, elinde de Kiklopların Kronos’la savaşta kullanılmak üzere yaptığı üç çatallı zıpkını taşır. Yanında çeşitli deniz kabukları ya da yaratıkları yer alabilir. Poseidon aynı zamanda atlarla da ilişkilendirilir; eski zamanlarda atların sahile vuran büyük dalgalardan oluştuğuna inanılıyordu. Üçüncü kardeş Hades kurada yeraltını, ölüler ülkesini çekti. Yunan Yeraltı Dünyası Hıristiyanların cehennem kavramıyla aynı değildir; Hades’in de uğursuz ya da şeytani olduğu düşünülmez. Hades canlıların dünyasıyla ilgilenmeyen bir münzevi olarak betimlenir. Genellikle ölüleri canlıların dünyasından uzakta, kilit altında tutan bir tanrı olarak elinde bir anahtarla resmedilir. Hades ayrıca atlarla da ilişkilendirilmiştir; bazı söylenceler atların yaratıcısının Poseidon değil Hades olduğunu ileri sürer.
ÇABUK GÜCENEN BIR TANRlÇA
Artemis’in hakaret görmeye ve küçümsenmeye tahammülü yoktu. Kendisini herhangi bir şekilde incitenleri derhal ve acımasızca cezalandırırdı. Adonis Afrodit’in aşık olduğu yakışıklı gençti. Onu kıskanan Ares yaban domuzu kılığına girip Adonis’i süserek öldürdü. Başka söylencelere göre Adonis’in ölümünden Artemis sorumludur. Bunlardan birine göre Adonis’in kendisinden daha usta bir avcı olduğunu söyleyerek böbürlenmesi üzerine Artemis onu cezalandırmak için vahşi bir boğayı onun üzerine saldı. Başka bir söylenceye göre de Afrodit kendisini reddedip Artemis’in hizmetine giren Hippolytus adındaki avcıyı öldürdü. Bunun üzerine Artemis de Adonis’i öldürerek Hippolytus’un öcünü aldı. Artemis Truva Savaşı sırasında Yunan ordularının komutanı olan Agamemnon’dan ailesinin geçmişi yüzünden hiç hoşlanmıyordu. (Babası Atreus Artemis’e en iyi kuzusunu kurban etmeye söz vermiş ama kuzunun altından olduğunu fark edince sözünden dönüp onu kendine saklamıştı.) Truva’ya hareketinden önce ava çıkan Agamemnon Artemis’in kutsal korularından birinde bir geyik vurdu. Başarısından gurur duyan Agamemnon Artemis kadar, hatta ondan daha iyi bir avcı olduğunu iddia etti. Hem izinsiz avlanmasına hem de böbürlenmesine kızan tanrıça Agamemnon’u cezalandırmaya karar verdi. Artemis rüzgarları durdurarak Agamemnon’un Truva’ya yelken açmasını engelledi. Agamemnon kendisine bir kurban vermediği takdirde geri adım atmayı reddetti, ama herhangi bir kurban istemiyordu. Artemis onun en büyük kızı
iphigenia’yı kurban etmesini istiyordu. Agamemnon kızını yanına çağırdı. Söylencelerde bundan sonra yaşananlar farklı aktarılıyor. Kimileri Agamemnon’un kızını gerçekten kurban ederek Artemis’in rüzgarları yeniden estirmesini sağladığını ileri sürüyor. Kimilerine göreyse Artemis iphigenia’yı Tauris’e götürdü (genç kız oradaki Artemis tapınağında rahibe oluyor) ve onun yerine bir geyik ya da keçi kurban etti.ATİNA’YA SEYAHAT
Theseus Atina’ya karadan ya da denizden gidebilirdi. Deniz yolu daha kolay ve güvenliydi ama genç bir kahraman olduğundan Theseus daha tehlikeli olan karayolunu seçti. Yol boyunca birçok hırsızın, katilin ve canavarın saldırısına uğradı. Her defasında saldırıları alt etmeyi başardı. Theseus Epidarius’ta, Hephaistos’un oğlu olan ve elindeki kocaman sopayla yolculara saldırıp öldüren Periphetes’le karşılaştı. Periphetes ona saldırınca Theseus sopayı onun elinden almayı ve haydudu kendi silahıyla öldürmeyi başardı. Theseus daha sonra sopayı muhafaza etti ve bu sopa onun simgesel silahlarından biri oldu. Daha sonra Theseus gezginleri soyup öldüren acımasız Dev Sinis’le karşılaştı. Dev iki çam ağacını eğiyor, kurbanını bunlara bağlıyor, sonra da ağaçları serbest bırakıyor, yolcunun ortadan ikiye bölünmesine sebep oluyordu. Theseus Dev’i onun yöntemini kullanarak öldürdü. Aynı zamanda Sinis’in kızı Perigune’nin ırzına geçti ve ondan Melanippus adında bir oğlu oldu. Crommyon’da Theseus kocaman bir domuzun saldırısına uğradı. Çoğu ölümlü bu canavardan korkup kaçıyordu ama Theseus geri adım atmadı ve domuzu Aegeus’un kılıcıyla öldürdü. Bundan sonra Theseus’un yoluna bir uçurumun kenarında pusu kurup gezginlerin geçmesini bekleyen haydut Sciron çıktı. Yolculardan geçebilmeleri için önce onun ayaklarını yıkamalarını istiyordu. Eğildikleri zaman da uçurumdan aşağıya tekmeliyor, uçurumun dibinde yaşayan bir deniz canavarı (bazı söylencelere göre dev bir deniz kaplumbağası) onları yutuyordu. Ama Theseus Sciron’un oyununa gelmedi. Kendisinden isteneni yapacakmış gibi davrandı, Sciron’un önüne gelir gelmez onu bacaklarından yakalayıp uçurumdan aşağıya attı. Theseus’un bundan sonraki hasmı Eelusis kralı Cercyon oldu. Bu kral her geleni güreşe davet ediyor, kazanana krallığının yarısını vereceğini vaat ediyordu. Hasımları her zaman yenik düşüyor ve öldürülüyorlardı. Usta bir güreşçi olan Theseus güreşte galip geldi; Cercyon’u öldürüp krallığın başına geçti.