Yayınevi:
Sayfa Sayısı:
ISBN:
Baskı Yılı:
Satın Al
Kitap Konusu
Maurice Leblanc Arsen Lüpen Kibar Hırsız Sherlock Holmes’u bile şaşırtan, esprili, zeki, oldukça centilmen ve özgüvenli bir hırsız olarak soyulmayı hak eden kişileri hedefine alan birisi. Kitap dokuz hikaye’den oluşuyor. Hikayeler farklı zamanlarda geçip birbirlerini tamamlayıcı nitelikte, ayrıca son hikayeyle de sonraki kitaba bir kapı aralanıyor. Hikayeler gerek bakış açılarıyla gerek ayrıntıları ile bizi şaşırtmayı beceriyor ve kitaba olan odağımızı fazlalaştırıyor.
İlk hikayemiz Arsen Lüpen’in tutuklanması. Bir gemi seyahatinde yaşananlar konu ediniliyor. Tabi giriş hikayesi olduğundan çok hızlı değil. Tabi onun meşhur takipçisi Ganimard da kitapta kendine yer ediniyor.
Kitap Özeti
Maurice Leblanc Arsen Lüpen Kibar Hırsız Herkes merak içindeydi. Birinci mevkiden tutun da mültecilerin toplandığı ara güvertedekilere kadar tüm yolcular bir türlü çözülemeyen meselenin aydınlanacağı dakikayı bekliyordu. Hangimiz Arsen Lüpen’di? O ünlü Arsen Lüpen hangi isim ve maske altında gizlenmişti? Derken beklenen dakika geldi çattı. Bir an bekledim. Sağ koluma bir yumruk indi. Acıdan bağırdım. Henüz iyileşmemiş yarama isabet etmişti. Pes etmek zorunda kaldım. Bayan Nelly’ye dönüp baktım. Solgundu. Konuşmalarımızı dinliyordu. Bakışlarımız buluştu. Gözlerini kendisine verdiğim fotoğraf makinesine dikti. Davranışı hemen değişti. Sanki ne demek istediğimi anlamıştı. Evet, Ganimard’ın beni tutuklamasından önce genç kızın eline tutuşturduğum fotoğraf makinesinin içinde Rozaine’in yirmi bin frankıyla Leydi Jerland’ın çalman mücevherleri saklıydı. Yemin ederim o anda, yani Ganimard’la iki adamı beni tutuklarken yolcuların kötü bakışları vız geldi. Aklım fikrim, Bayan Nelly’nin kendisine emanet ettiğim makineyi ne yapacağındaydı.
ARSEN LÜPEN HAPİSHANEDE
Sayın Baron Cahorn,
İki salonu birleştiren koridorda Philippes de Champaigne’in bir resmi
asılı; kalitesi fevkalade ve çok hoşuma gidiyor. İki tane Rubens’iniz de
tam benim zevkime göre, keza Watteau’nun ufak tablosu. Sağ taraftaki
salonda VIII. Louis’nin yemek takımı masası, Beauvais’nin duvar
halıları, imparatorluk devrinden kalma ‘Jacob’ imzalı komodin ve
Rönesans devrine ait bir sandık var.
Sol taraftaki salondaysa mücevherlerin ve minyatürlerin bulunduğu cam
dolaba bayılıyorum.
Bu kez bu eşyalarla yetineceğim. Sanırım onları satmak kolay olacak.
Tüm bu eşyaları güzelce ambalajlayıp sekiz gün içinde benim adıma
Batignolles Tren İstasyonu’na göndermenizi rica ederim. Taşıma
ücretini ben ödeyeceğim. Bu ricamı yerine getirmezseniz 28 Eylül’de,
çarşambayı perşembeye bağlayan gece onları kendim gelip yükleyeceğim.
Tabii o zaman sadece bunlarla yetinmeyeceğimi bilin.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Saygılarımla,
Arsen LüpenBu mektup Baron Cahorn’u çok sarstı. Başkası imzalamış olsaydı da korkacaktı, ama bu kez işin içinde Arsen Lüpen vardı. Arsen Lüpen! Gazete meraklısı olduğu için dünyada olup biten soygun ve cinayetlerden haberi vardı. Elbette Lüpen’in Amerika’da, düşmanı Ganimard tarafından tutuklandığını, şu anda hapishanede olduğunu ve mahkemeye çıkarılacağını biliyordu. Öte yandan Lüpen için her şeyin mümkün olduğunu da biliyordu. Lüpen’in şatoyu ayrıntılarına kadar tarif etmesine, resimlerin ve eşyaların yerini bilmesine ne demeliydi? Korkunç bir tehditti bu. Kimsenin görmediği tüm bu kıymetli şeyler hakkındaki bilgiyi nereden edinmişti? Ganimard! Baron Cahorn’a yardım edebilecek tek kişi oydu. Lüpen’in planlarını o kurnaz ve sabırlı Ganimard’dan başka kim tahmin edebilirdi ki?
Baron Cahorn, Santé Cezaevi’nde yatan Arsen Lüpen aleyhine soygunculuk davası açtı. Ama Malaquis Şatosu’nu dolduran polisleri, savcıyı, sorgu hâkimlerini, gazetecileri ve her işe burnunu sokan meraklıları gördükten sonra davayı açtığına pişman oldu.
HERLOCK SHOLMES GEÇ KALIYOR
“Arsen Lüpen’e o kadar benziyorsunuz ki, Velmont!”
“Onu tanıyor musunuz?”
“Şey, sadece resimlerinden. Ama zaten onların hiçbiri birbirine benzemiyor. Ancak hepsinin yüzünde aynı ifade var, tıpkı sizinki gibi.”
Bayan Nelly! Transatlantikle yaptığı o unutulmaz gezide tanıdığı, hayallerini süsleyen genç kız… Lüpen tutuklanırken onu ele vermek yerine nefis bir jestte bulunarak içinde para ve mücevher saklı fotoğraf makinesini denize atan Bayan Nelly! Cezaevinde yattığı sürece kah sevinip kah üzülerek saatlerce düşündüğü o güler yüzlü sarışın, o sevgili yaratık! Gecenin bu saatinde, bu şatoda karşılaşmalarını sağlayan rastlantı o denli şaşırtıcıydı ki ikisi de kıpırdamadı. İkisi de konuşmadı. Birbirlerine öylece baktılar Heyecandan başı dönen Bayan Nelly oturmak zorunda kaldı. Lüpen onun önünde, ayakta kaldı. Bitmek bilmez saniyeler geçerken o anda nasıl bir izlenim bıraktığının bilincindeydi. Elleri biblo doluydu. Cepleri arakladıklarıyla şişmişti. Çantası tıka basa doluydu. Şapşallaştı. Suçüstü yakalanan bir hırsızın içinde bulunduğu o berbat durumdan ötürü kıpkırmızı kesildi. Bundan sonra ne olursa olsun, onun nazarında hep hırsız olarak kalacaktı! Elini başkasının cebine sokan, kapıları maymuncukla açan, evleri soyan bir hırsız! Elinden düşen bir cep saati halının üzerinde yuvarlandı. Onu bir ikincisi takip etti. Artık tutamadığı kıymetli taşlar da elinden kaymaya başladı. Birden karar verdi ve üzerindeki çalıntıları bir koltuğa fırlatıp attı. Çantayı da boynundan çıkarıp yere koydu. Şimdi genç kızın karşısında kendini daha iyi hissediyordu. Onunla konuşmak için bir adım ileri attı. Ama genç kız irkildi ve hemen oturduğu yerden kalktı. Dehşet içinde salona fırladı. Kapıyı arkasından kapadı. Lüpen peşinden gitti. Genç kız çok korkmuştu. Titriyor ve gözlerini bomboş odadan ayıramıyordu.
SİYAH İNCİ
Lupen daireye girdiğinde bir kadının öldürüldüğünü ve kendisinin çalması gereken siyah incinin başkası tarafından çalındığını bulması ile başlıyor hikaye. Arsen bu hikayede çalan kişiyi aylarca hapishanede yatırdıktan sonra incinin yerini kurnazlık ile öğrenip inciyi kendisi alıyor.